Ali Vehbi Cengiz
Hocaefendi’yi Nevşehir’de merhum Mustafa Işıksaçan amcaların evinde otururken
babamı ziyaret ettiği gün tanımıştım. O dönemler DİB Din İşleri Yüksek
Kurulu’nda raportördü. Yanlış hatırlamıyorsam arı yetiştiriciliği de yapıyordu.
Bir çıta bal da bize hediye olarak getirmişti. Babamın vefatından önce İstanbul
Sultantepe’deki evimize yine muhterem eşiyle birlikte babamı ziyarete
geldiklerini hatırlıyorum. Babamla ilgili bir hatırat yazma aşamasında bir
şekilde Hocaefendinin telefonuna ulaştım, kendisiyle görüştüm. Kendisi emekli
olmuş, memleketi Ilgaz’a yerleşmiş. Görüşmemizin başlarında babamla ilgili
hatırat çalışmasından bahsettim, müteessir oldu. Konuşmanın başlarında Hasan Küçük Hocaefendi’nin adı da geçti ve “O
da Safvet Efendi’de okurken bizimle beraber olan arkadaşlarımızdandı” dedi.
Kısa
özgeçmişinizden bahseder misiniz?
Ilgaz'ın Kise
köyünde doğdum. Doğum tarihi olarak nüfus cüzdanımda 1938 yazıyor ama doğru
yazılmamış galiba. 1936 olması lazım. Babam Osmanlı Hocalarındandı. İstanbul'da
okumuş hafız biriydi. Annem de aynı köydendi. İlkokulu köyde bitirdim. Ondan
sonra hafız oldum. 1951 veya 52 senesinde İstanbul'a geldim. İlk hocamız
Eminönü’ndeki Yeni Cami imamı Hacı Nuri Yavuz Hoca Efendi idi. Adapazalıydı.
Dersiamdı. Aşer-Takrib bilirdi. Ehl-i Kur'an idi. Hafızlığı Fatiha okur gibi
idi. Cesur, sesi sadası yerinde biriydi. Bir hutbe okurdu, hutbelerini
dinlemeye toplanırdı millet. Alim adamdı.
Sonradan Safvet
Efendi'yi duyduk. 1955 senesinde ondan ders okumaya başladık. Biz gittiğimizde
Osman Abi, Şahin Abi ve diğer arkadaşları Meâni ve Usûl-ü Fıkıh okuyorlardı.
Onlar yüksek talebe idi. 1955 yılında Osman Hoca hala okuyordu. Osman Hoca ve
Şahin Hoca Safvet Hoca'nın en iyi talebeleri idi. Onların ne zaman okumaya
başladıklarını bilmiyorum. Osman Hoca ve Şahin Hoca neredeyse Osmanlı hocaları
gibi hoca idiler. İyi hoca idiler.
Safvet Efendi
dünya çapında bir adamdı. Vefatında ben ona bir şiir yazmıştım hepsi aklımda
yok da hatırladığım kadarıyla okuyayım:
O ne Mantık o ne
Mir'at O ne Tefsir
O ne takrir
ederdi Kadi Beydaviyi
Överdi İlm-i
Kelam'da Fahrüddin-i Raziyi
Adeta melek idi
pek az yerdi yemeği
Kırk sene
girmedim lokantaya derdi
Bize “Siz onların
bulaşıkları nasıl yıkadıklarını görseniz siz de yemessiniz” diyordu. “Kırk
senedir lokantaya girip yemek yemedim, acıkırsam bir muhallebiciye girerim bir
yoğurtla elli gram ekmek yer çıkarım” derdi. Çok az yerdi. Öğleleri ufak bir galeta
yerdi. Yalnız Safvet Hoca'yı tenkid ettiğim bir taraf vardır. Efendim Molla
Camiyi[2]
okumaya başlıyoruz. Şöyle başlar:
الحمد لوليه والصلاة على نبيه وآله وأصحابه ....
Kafiye'nin başında ibn Hacib kitabına hamdele ve salvele
ile başlamamış. Alimlerden birisi bundan dolayı "bu eserde yümni bereket
yoktur" demiş. Molla Cami ilk önce bu söze cevap veriyor: Kalemle yazmak
şart değil, o yazarken söylemiştir" o cümleleri diyor. Ayrıca niye
söylememiş olabileceğini "kendisini mütevazi göstermek" amaçlı olduğu
şeklinde yorumluyor: "Ulemanın kitapları koca kocadır, benim kitaplarımı
da onlara benzetmiş olurum" diye çekmemiştir diyor. Söylemesi kifayet eder
diyor. Safvet Hoca dört satırda anlatılan bu metni dört saatte okutuyordu. İşte
ben bunu tenkid ediyorum. Onlar medreselerde on sekiz sene okudular. Bizim o
kadar okuma imkanımız var mı? Halbuki o dört saatte iki sayfa okutabilirdi.
Bunu anlatmak için dört saat konuşurdu yani.
Hasan Basri
Çantay'ı tanırsınız? Sebilürreşad'ın sahibi Eşref Edib Bey beni ona gönderdi. Üç
ay da ona derse gittim. O da kalkmış İmrü'l-Kays'ın şiirlerini okutuyor. Yahu
Izhar talebesi onlardan anlar mı? Üç ay devam ettim. Baktım ki olacak gibi
değil, bana derdi ki: "Seni çok seviyorum, seni yetiştireceğim" Ama
bu şekilde adam yetişmez ki. Peygamber Efendimiz كلموا الناس على قدر عقولهم buyuruyor.
Herkesin kabiliyetlerine göre anlatmak gerekiyor. Müftüler bile anlamıyorlardı
bu şiirleri. Sekiz on kişi üç ay gittik geldik. Bu doğru değildi. Ama Hacı Nuri
Efendi okur anlatırdı. Alim bir zattı.
Hafız Nuri (Yavuzer) Efendi |
Nuri Efendi sadece
kıraat mı okutuyordu?
Hacı Nuri Efendi[3]
tüm ilimleri okutuyordu. Ondan biz Emsile, Bina, Maksut, Izhar, Kafiye ayrıca
Fatih Sultan Mehmet'in Hocası Molla Hüsrev'in Dürer'ini, Halebi Sağir'i okuttu.
Bu zat Yeni Caminin imamıydı. Safvet Efediye okumak için vardık. Bize
"Kimde okuyorsunuz?" dedi. Hacı Nuri Efendi'de okuyoruz, dedik.
"Benden Hacı Nuri Efendi'ye çok çok selam söyleyin. "Kimse cennete
gitmese o cennete gider, o herkesin korktuğu zamanda camekanın içinde Allah'ın
Kelamını okuttu" dedi.
Hasan Basri
Çantay'a vardığımda "Kimde okuyorsun?" diye sordu. Hasan Basri Çantay
da Safvet Hoca için: "Evladım Safvet Efendi'nin huzuruna varınca benim
için ellerini öp. Selam ve tazimimi kendisine arz eyle. O herkesin Hocası
olduğu gibi benim de Hocamdır" dedi.
Safvet Efendi
Mehmet Akif'in (1873-1936) de arkadaşıydı. Kabri şerifi Küplüce'dedir. Osman
Abi beni götürdü kabrini ziyaret ettik.
İstanbul'da
okurken 1957 senesinde askerlik çıktı. Askere gitmemek için liseye kaydolmak
istedim. Geldim Ilgaz'da ortaokul imtihanına girdim. İki girişte ortaokulu
bitirdim. Tekrar İstanbul'a geldim. 1958'de İstanbul Erkek Lisesine kayıt oldum.
Ben o zamanlar lise alınma yaşını geçmiştim. Bir çok liseye müracaat ettim
almadılar. İstanbul Erkek Lisesine gittim orada kabul etmedi. Bizim bir
köylümüz vardı İbrahim Aydın diye bir zamanlar millet vekilliği yapmıştı.
Tarihçi çok değerli bir adamdı. İstanbul Milli Eğitim Müdür Yarımcısının
yanında buluştuk birlikte İstanbul Erkek Lisesine gittik. Okul Milli Eğitim
Müdürlüğüne yakın. Bizi bir karşıladılar ki. Müdüre benim hemşehrimi niye
almadınız, dedi. Nasıl almayız Efendim, dedi. Ondan sonra kayıt oldum.
İstanbul Erkek
Lisesinden mezun oldunuz mu?
İki sene okudum
üçüncü yıl hastalandım okulu bırakıp Ankara'daki eniştemin yanına gittim.
Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesine devam edip oradan mezun oldum.
İstanbul'da ortalama bir öğrenciydim Ankara'ya geldim sınıf birincisi oldum.
Safvet Efendi'de
kaç yıl okudunuz?
Safvet Efendi'de
iki üç yıl okudum.
Safvet Efendi ile
dersleri nerede okuyordunuz?
Kışın evinde
yazın Kamer Hatun Camiinin üst katında okuyorduk. Hatta okurken ikindi ezanı
okunuyordu. Dersler devam ediyordu. Bu dersleri bulamazsınız, derdi. Derse
devam ederdi.
Ermenekli Safvet Efendi |
Safvet Hoca hangi saatlerde ders yapardı?
6-7 Eylül
Olaylarının olduğu günlerde akşam sekizde başlar on ikiye kadar ders yapardı.
Evindeki derslerini hanımı pek istemezdi. Hoca siz onun lafına bakmayın,
derdi.
Caminin
karşısındaki bir binada bir avukat varmış. Bu dersler o zaman kaçak
okutuluyordu. Öğrencilerden biri “Pencereden uzak kuytu bir yerde oturalım”
dedi. “Karşıdaki avukat fotoğrafımızı çekip şikayet edecekmiş” dedi. Ulen diye
konuşurdu. “Ulen, benim dersime korkak olanlar gelmesin” dedi. “Polis gelirse
ben karakola gitmem. Suçluysam çıkarım mahkemeye. Mahkemeye çıkarsam bir çift
sözüm var hakime” dedi: “Hakim Bey birkaç Müslüman çocuğunu toplayıp da ilim
öğretmek yasak mı? Derim” dedi. “Eğer yasak değildir derse ben de onu
yapıyorum. Yok eğer yasak derse ben böyle bir kanun tanımam, derim” dedi.
Osman Hoca da “Ulen”
tabirini çok kullanırdı. Hocadan aldı demek ki?
Herhalde. Safvet
Efendi Son Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin arkadaşı idi. Beraber kaçmışlar
Türkiye'den zaten. Safvet Hoca, "Bizim bir Mustafa Sabri'miz Mısır
Ulemasını susturmaya yetti de arttı bile" derdi.
Mehmet Akif ile
Said-i Nursi İstanbul'da dışarda kalmışlar gelmişler Safvet Efendi'ye, Beyazıd
Medresesinin müdürü o zamanlar, “Efendi, bizim yatacak yerimiz yok bize bir oda
ver” demişler. Safvet Efendi onlara Beyazıd Medresesinde bir oda vermiş. Basit
bir oda. Biraz orada kalmışlar.
Safvet Hoca'nın
anlattığı şu olayı da anlatayım: "Bir gün Yeni Camiye giriyordum deniz
tarafındaki kapıdan. Ben yukarı çıktım Mehmet Akif karşıma çıktı. Ne zaman
biliyor musunuz?” dedi. Mehmet Akif'in şu şiirleri yazdığı sıralarda, dedi:
Ne çirkin yüzler örtermiş meğer bir incecik perde!
…..
Ne din kalmış, ne îman; din harâb, îman türâb olmuş!
Orada karşıma
çıktı. Dedim ki: “Hazret ne oldu? Sözüme geldiniz mi? Dedim” diyor. “Hiç
gözümün önünden gitmez, merdivenin önünde oturdu hüngür hüngür ağladı, diyor.
Ne bileydik, dedi diyor. Said-i Nursiye de Üsküdar vapurunda karşılaştım. Ona
da “Hazret ne oldu? Dedim” diyor. “Bırak Allahını seversen o konuları dedi”
diyor. Allah rahmet eylesin. Mehmet Akif'i de hayırla anmayan yoktur.
Osman Hoca ile
ilgili hatıralarınız başka nelerdir?
İnşaallah bir gün
yan yana gelir uzun uzun anlatırım. Osman Abinin vefatından sonra Üsküdar'daki
evini ziyaret ettim. Konuştuk, görüştük. Osman Abi çok değerli bir Hoca idi.
Ilgaz'a yolunuz
düşerse yol üzerinde Doğruyol Tesisleri var. Onlar bizim akraba. Tesis sahibi
Şükrü, Bekir, Hafız Mehmet Beyler bizim akraba olurlar sizi bize ulaştırırlar.
Değerli Hocam
verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum.
[1] 18.05.2021 tarihinde Ali Vehbi Cengiz Hocaefendi ile whatsapp üzerinden görüştüm. Hocaefendi 23 Temmuz 2022 Cumartesi Öğle Namazına Müteakip Çankırı, Ilgaz, Kise köyünde Defnedildi. Mekanı cennet makamı âlî olsun.
[2]İbn-i
Hâcib hazretlerinin İlm-i Nahv’e dâir yazdığı Kâfiye adlı eserin şerhidir.
Şerhin ismi el-Fevâidü’z-Ziyâiyye’dir. 11 Ramazan 897 yılında tamamlanan bu
kitap, şârihin lakabı olan Molla Câmî veya sadece Câmî adıyla da tanınmıştır.
Şerh, Osmanlı medreseleriyle, İslâm âlemindeki diğer medreselerde eskiden ders
kitabı olarak okutulduğu gibi günümüzde de kadîm usûle göre Arapça öğreten
yerlerde bu gelenek sürdürülmektedir. Bu eser üzerine şerh ve hâşiyeler
yazılmıştır.
[3]
Hafız Nuri Efendi (Mehmet Nureddin Yavuzer), müderris, dersiam,
mevlidhan, Eyüp Sultan Camii hatibi, Yeni Cami (Eminönü) Baş İmamı. 1884 yılında
Adapazarı’nda dünyaya geldi. Babası, Ders-i âm ve kadılık yapan Süleyman Sûdî
Efendi, annesi Emine Hanımdır. 1 Kasım 1969 yılında vefat etti.
Yorumlar
Yorum Gönder